20 Ekim 2016 Perşembe

Paterson

Paterson’un her karesinde aniden bir şey olacak, diye bekledim; Paterson (Adam Driver) köşeyi dönünce birden vampire dönüşecek, karısı ondan gizli bir şey yapacak… Son sahneye kadar umudum tükenmedi, ta ki yeniden pazartesi oluncaya dek.
Jim Jarmusch, Paterson’da gerçekten sıradan insanı anlatıyor. Sıradan bir otobüs şoförü haftanın neredeyse her günü aynı şeyi yapıyor. Hafta sonu mesai olmadığı için durum biraz farklılaşıyor; ama yine de monoton. Her akşam gittiği bara bile aynı saatte gidip aynı şeyi içiyor. Aslında Paterson’un etrafındaki kişiler en azından gün içinde yaşadıkları dünyanın sıradanlığını giderecek farklı alanlara yöneliyor. Bunun en iyi örneği ise eşi Laura (Golshifteh Farahani). Onu her zaman farklı ilgi alanları var.
Filmde Paterson’un şiire olan merakı onun hayal dünyasını zenginleştiriyor muhakkak; ancak onun zihnindekileri göremediğimiz için Jarmusch’un bizim için gösterdiği sürprizleri izliyoruz. Paterson ise o kadar sıradan ki o bizim gördüklerimize sadece tanık oluyor. Filmde Paterson şehrinde yaşamış müzisyenler, şairler, yazarlar geçiyor. Onlara atıfta bulunuluyor ve tabi ki ikizler. Paterson’un dışında herkes bir ikize sahip. Bu da karısının zevk ve hayallerinin asla gülünüp geçilmeyecek şeyler olduğunu gösteriyor. Paterson’a absürd gelen her şeyde aslında her şeyin mümkün olabileceğine dair bir iz de var. Paterson’da ani değişimler beklemeyin; ama sıradan bir hayat nasıl anlatılır onu izleyin.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder